Kederle Nasıl Başa Çıkmalı
Geçenlerde haberleri seyrederken ilginç bir hikayeye rastladım. I was watching the news recently and heard an interesting story. Tıpta kederi bir hastalık tanısı olarak etiketleme hareketi var. Kederli insanlara, bir antidepresan olan Prozac reçete edilecekmiş.
Yaşamdaki her değişim, bir bitişe yönelen ve tanıdık birşeyin ölümüyle keder hali yaratabilecek, bir ölüm biçimidir. İşimizi değiştirebilir, boşanabilir, yaşlandıkça nasıl hissettiğimiz ile ilgili değişim yaşayabilir, yaşamımızı tehdit eden bir hastalık geçirebilir veya sevdiğimiz birinin ölümünü deneyimleyebiliriz.
Ölüm bir son değil aksine yeni bir başlangıçtır. Ve keder deneyimi büyümemiz ve evrimimiz açısından önemlidir. Keder, içinden genişleyebileceğimiz derin bir içsel kuyu geliştirmemize yardımcı olur.
Sıkça insanların nasıl bir “genişleme” çağında olduğumuz hakkında konuştuklarını duyuyorum ve birinin başından dışarı doğru genişleyen zihinsel bir enerji prosesi gözümde canlanıyor. Fakat gerçek genişleme içimizin derinliklerinden gelir. Kendimize kederli olma, yas tutma iznini verdiğimizde, içimizde derinlik geliştiririz.
Kendi yaşamımda farkettim ki kalbim kırılırken aslında genişliyor. Yaratılmış olan bu genişleme, sevgiyi iletmek için daha büyük bir araç haline gelmeme yardımcı oluyor. Ve sevgi en büyük şifalandırıcı güçtür. Daha büyük bir sevgi haline açılmamızda bize yardımcı olan, keder gibi başka birşey daha yoktur.
Kalbimiz genişlediğinde acı çeken diğerleri için daha fazla şefkat hissedebiliriz. Ve bu şefkatle diğerlerinin şifalanması için gerekli alanı yaratırız.
Kederi durdurmaya çalıştığımızda büyümeyi de durdururuz. Ve doğaya baktığımızda, büyümeye devam etmeyen yaşamın öldüğünü görürüz. Keder hali, her ne kadar kötü hissetseniz de, yaşamla doludur. Keder içimizde daha fazla yaşamın akışını sağlayan bir alan yaratmamıza yardımcı olur.
Keder, yeni ilişkilerin, yeni fırsatların yaratılabileceği verimli bir hal yaratır.
Üzerinde durulması gereken konu kederli olduğumuzda kendimizi nasıl destekleyeceğimizdir. Kederi tümüyle bastırmanın yararlı olmadığını düşünüyorum.
İlk olarak, sahip olduğumuz duyguları kabul etmeliyiz. Herhangi bir çeşit üzüntü ve duygusal acıyı kabul ettiğimizde, bu bizi değişime doğru götüren enerjetik bir hareket yaratır. Bir duyguyu bastırdığımızda içimizde büyümeye devam eder. Duygularımızı bastırmanın bir yolunu bulsak bile, duygunun enerjisi içimizde gerilim yaratacaktır. Yaşadığımız tüm duyguları ifade etmemiz önemlidir.
İşlerimize ve günlük rutinlerimize dönmemiz gerekebilir ama yas tutmak için kendimize zaman yaratmamız önemlidir. Yas sürecinde olanlara yardımcı olan bir gruba katılmayı düşünebilirsiniz. Gün içinde kendinizle başbaşa kalabileceğiniz zaman yaratın.
İş arkadaşlarınızı ve arkadaşlarınızı kaybınızdan haberdar edin, duygularınızı anlatın ve kendinizi ağlarken bulabileceğinizi söyleyin. Şifalanmanın en iyi yolu, artık kalmayıncaya kadar enerjiyi ifade etmektir. Toplum içinde iyiymiş izlenimi vermek için duygularınızı bastırmak yalnızca şifalanmayı erteler.
Birçok insan için, yalnızca onları dinleyecek sevgi dolu bir topluluğun olması önemlidir. Kültürümüzde çoğumuz, sevdiklerimizi ihtiyaçları olduğunda düzeltmek istiyoruz. Kederde düzeltilecek hiçbir şey yoktur ve gerçekte diğer bir insanın kederini yoketmenin bir yolu da yoktur. Yalnızca orada olmak, dinlemek ve sevgi dolu şekilde desteklemek çok büyük yardım sağlar.
Yas tutan birine acımamak önemlidir. Enerjetik olarak acıma, taşınması ağır bir enerji yüküdür. Kederli olduğunuz esnada binlerce insann size acıdığını hayal edin. Size gönderilen böyle bir enerjiyi deneyimlemek ister misiniz?
Kendinizi şımartmanın yollarını bulun. Banyo yaparak rahatlamak isteyebilirsiniz. Su son derece şifalandırıcı bir elementtir. Acınızı suya bırakabilir ve sudan acınızı sevgi enerjisine dönüştürmesini isteyebilirsiniz.
Toprağın üzerine uzanabilir veya bunu yaptığınızı hayal edebilirsiniz. Acınızın toprağa süzülmesine izin verin. Acınızı aldığı ve yeni ürünlerin büyümesi için verimli organik maddeye dönüştürdüğü için Toprak Ana’ya teşekkür edin. Yeryüzünün sonbaharda ölüp yere düşen yaprakları alarak zengin ve verimli toprak yaratmak için gübre olarak nasıl kullandığını düşünün.
Bırakmayı dilediğiniz duygularınızı bir kağıda yazarak ateşte yakabilirsiniz. Yerli kültürlerinde ateş değişim ve dönüşüm elementi olarak görülür.
Dışarı çıkabilir ve rüzgarın acılı duygularınızı alıp götürmesine izin verirken esintilerin getirdiği sevgi dolu mesajlara kendinizi açabilirsiniz.
Çalıştığınız elementlere daima şükranlarınızı sunun. Bu, bize yaşam veren elementleri onurlandırmanın bir yoludur. Aynı zamanda, bıraktığınız enerjinin daima sevgi ve ışığa dönüşmesini isteyin. Böylece dünyaya göndermiş olduğunuz şey tüm yaşam için şifa yaratır.
En önemlisi, kendinize yas tutmak için zaman verin. Kendinizi daha iyi hissetmeniz “gereken” bir zaman çerçevesi yok. Duygularınızı gerçekten kucaklamanıza izin verdiğinizde, zaman sizi kendiliğinden yenilenme noktasına getirecek. Yaşamda herşey değişir. Ve kederiniz de buna dahildir.